Filmde kızını ve kocasını bir kaza sonucu kaybeden bir kadının acısını nasıl yaşamaya çalıştığı kendisini özgürleştirmeye çalışırken gösterdiği çabanın aslında kendisini tutsaklaştırmasına neden olduğunu;sinema’nın şairi olarak anılan yönetmen Krzysztof Kieslowski’nin şiirlerinde(sahnelerinde) görüyoruz. Yönetmen bize; özgürlüğün acıdan kaçmayla, hiçbir bağ kurmadan bireyselleşmeyle mümkün olamayacağını, bunun yalnızca Rollo May’ın da Psikoterapist ve Mitlere Yolculuk kitabında bahsettiği gibi “Bireysellik Miti” olabileceğini gösteriyor. Bu da bizi çağımızın nevrozu “Narsizme” sürüklüyor elbette. Filmde “Bireysellik Miti” ne bu şekilde vurgu yapılarak; ancak duygularımızla yüzleştiğimizde, acıdan kaçmadığımızda bir “Mite” değil de asıl özgürlüğe sahip olabildiğimizi görüyoruz.